Yunanistan’ın Doğu Akdeniz hamlesi gerilimi yükseltti
BARTU EKEN – KANAL7 DIŞ HABERLER SERVİSİ
Libya’da Türkiye’nin desteklediği Trablus hükümetiyle, Yunanistan arasında Doğu Akdeniz’deki kaynakların paylaşımı ile ilgili gerilim yükseldi. Yunan yönetimi Girit Adası’nın batısı ve güneybatısında Mayıs ayı içinde bir dizi sismik araştırma gerçekleştirdi. Atina’nın hamlesi, Türkiye ile Libya arasında 2019 yılında imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat muhtırasını ihlal etti. Buna binaen Trablus’taki geçici hükümet Atina’ya protesto notası verdi. Yunan Dışişleri kaynakları da Libya’nın notasına önümüzdeki günlerde karşılık verileceğini açıkladı.
Yunan medyası meşru hükümetin verdiği protesto notasını manşetlerine taşıdı. Trablus’un hamlesinde Türkiye’nin rolü olabileceği iddia edildi. Kathimerini gazetesi notanın Yunan Başbakan Miçotakis’in Erdoğan’la Ankara’da yaptığı görüşmeden hemen önce gönderildiğine dikkat çekti. Bu durumun siyasi bir mesaj olabileceğini vurguladı. Ancak konuyla ilgili Miçotakis yönetiminden resmi bir açıklama yapılmadı.
Türkiye’nin Trablus hükümetiyle vardığı mutabakat 5 yıldır uygulanıyor ve Birleşmiş Milletler tarafından tescil edilmiş durumda. Uluslararası hukuk kurallarına uygun şekilde düzenlenen anlaşma, iki ülkenin de Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarını korumayı amaçlıyor.
Yunanistan ise Doğu Akdeniz’de “Sevilla Haritası”yla vücut bulan hedefleriyle Türkiye’yi Antalya Körfezi ve çevresinden ibaret oldukça dar bir bölgeye hapsetmeyi planlıyor. Atina yönetimi bu doğrultuda 6 Ağustos 2020 tarihinde Mısır’la bir anlaşma imzalayarak Türkiye-Libya anlaşmasını “geçersiz kılmaya” çalıştı. Ankara’dan yapılan açıklamada Yunanistan ile Mısır arasında deniz sınırı bulunmadığı için anlaşmanın yok hükmünde olduğuna vurgu yapıldı. Söz konusu alanın Birleşmiş Milletler’e de bildirilen Türk kıta sahanlığı içinde yer aldığı hatırlatıldı.
YUNANİSTAN’IN ADIMININ ZAMANLAMASI MANİDAR!
Türkiye ile Libya arasındaki deniz sınırlarını belirleyen anlaşmanın dünyaca kabul görmesinin ardından Yunanistan’ın neden böyle bir hamle yaptığının ise birçok cevabı olabilir. İlk olarak bu konuda siyasi başarısızlık yaşayan Atina’nın, statükoyu kabul etmediğini dünyaya duyurma isteğinden bahsedilebilir. Miçotakis yönetiminin ayrıca ülkesindeki milliyetçi kesimin desteğini kaybetmemek için Yunan dış politikasını pasifize göstermeme niyetinde olduğu yorumlanabilir.
Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerini yeniden canlandıracağını açıklaması da Atina’nın bu noktada elini zayıflatmış durumda. Zira Mursi yönetiminin devrilmesinin ardından Kahire’yle ilişkilerini sınırlayan Ankara, zaman içinde Mısır’la ilişkilerini düzeltti. Bölgenin güçlü ülkelerinden olan Mısır’ın Türkiye ile Akdeniz’de ortak çıkarlara sahip olarak hareket etmesi, bölgeden uzak bir coğrafyada bulunan Yunanistan’ın elini zayıflatabilir. Hali hazırda Atina’nın, Doğu Akdeniz’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail ve Mısır ile yakın işbirliği devam etse de, bu durumun bilhassa Kahire ayağının sallantıya girmesi muhtemel.
Söz konusu ülkeler arasındaki iş birliği yalnızca diplomatik söylemlerle sınırlı kalmamış; Somut adımlar atılarak bölgede yeni bir ticaret ağı oluşturulması planlanmıştır. Buna en büyük örnek olarak EastMed Doğal Gaz Boru Hattı Projesi verilebilir. Eastmed Boru Hattı, karada ve denizde devam eden, Doğu Akdeniz kaynaklarını Kıbrıs ve Girit üstünden Yunanistan topraklarına ulaştırması beklenen doğalgaz boru hattı olarak dizayn edildi. Projeyle doğal gazın Yunanistan üzerinden İtalya’ya oradan da bütün Avrupa’ya aktarılması amaçlandı.
2020 yılında başlanan projenin 7 yıl içinde tamamlanması bekleniyordu. Ancak Türkiye bu boru hattının güzergahını Libya ile yaptığı MEB anlaşması alanlarını kapladığı için kabul etmedi. Eastmed Boru Hattı’nın geçirilmesi planlanan deniz sınırlarına hakim olarak bölgeye donanma birliklerini gönderdi. Ve organizasyon ortaklarından olan ABD, Türkiye ile yeni bir siyasi krizin başlamaması için projeden çekildi..
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DOĞU AKDENİZ’DE CAYDIRICI POZİSYONDA
Doğu Akdeniz’de trilyonlarca metreküp keşfedilmemiş doğal gaz olduğu tahmin ediliyor. Gazın keşfedilip, dolaşıma sokulması bölge dışı aktörlerin de iştahını artıyor. Bugüne kadar bölgede Türkiye’nin dışarıda bırakıldığı formüller denendi. Fakat hem sahada hem de diplomaside kararlı duruş, Ankara’nın içinde olmadığı politikaların başarısızlığa mahkum olacağını ispatlamış oldu. Nitekim Türk donanması ve diğer birlikler bölgedeki ülkelerin askeri olarak caydırabileceği bir konumda değil.
Yunanistan’ın Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kuruluşlar aracılığıyla diplomatik destek aradığı ve Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını talep ettiği biliniyor. Ancak Ankara’nın Ukrayna Savaşı başta olmak üzere birçok konudaki arabulucu rolü ve uluslararası hukuka bağlı kalması Atina’nın elini bağlayan bir unsur. Ayrıca gerçekleştirilen silah satışı yaptırımlarına da Türkiye’nin yanıtı yerli ve milli savunma sanayi hamleleri oldu. Bu hamlelerle birlikte dünyada eşi ve benzeri az sayıda olan projeler gerçekleştirildi. Tüm bunların ışığında, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de “tek egemen” olma hayalini bir kenara bırakarak, Türkiye’nin de içinde bulunduğu uluslararası ortaklıklara adapte olması gerekiyor. Aksi halde EastMed projesinde olduğu gibi, gerçekleştirmeyi tasarladığı hedefler, Ankara tarafından haklı gerekçelerle “iptal edilebilir.”